Cadılığın Tarihi, Kime Cadı Denir?
Filmlere konu olan, kimi zaman hayatımızda ki kadınlara, sevdiğimizden dolayı söylediğimiz veya kimi zaman kızdığımızdan dediğimiz cadı kelimesinin kökeni ve anlamı çok çok eskilere dayanmaktadır.
Cadı Nedir, Kime Cadı Denir?
Cadı denildimi, İlk akla gelen şey, “büyü yapan dişi insan”’dır. Temelde büyücülük, kâhinlik, falcılık ve şifacılık gibi; işler ile uğraşan kadınlar, cadı diye nitelendirilmektedir.
3 farklı cadılık vardır: Birincisi, halk tipi cadılık diyebileceğimiz en yaygın ve en temel cadılık. İkincisi, şeytani veya kötücül diyebileceğimiz; daha çok dini bağlamda anlam kazanan ve tarihin belirli dönemlerinde kendisinden daha etkin olarak bahsettiren cadılık. Üçüncüsü ise bu ikisinin bir sentezini taşıyan ama ikisinden de farklılaşmış, günümüzün yansıması modern cadılık.
Halkın Cadıları
En sade hâliyle sihir kullanımına dayanan yetenekler, tüm çağlar da, tüm coğrafyalar da ve tüm toplumlarda bir karşılığa sahiptirler. Bu yeteneklerin en öne çıkanları iyileştirmek, gelecekten bazı haberler vermek yada hava durumunu etkilemek olabilir. Halkın cadılarına ait büyü yetenekleri özlerinde iyi ya da kötü değiller, kullanana göre değişiyorlar.
Kötücül Cadılar
Ortaçağ’ın ortalarına denk gelecek şekilde ortaya çıkan bu cadılık türü, özellikle Batı toplumlarında görülen ve arkasında ki gizemli ve kanlı tarih göz önüne alındığında, popüler kültürde daha fazla örneği olan bir cadılıktır. Pagan dendiğinde kastedilen de bunlardır ve süpürgeye binenler de bunlardır.
Ortaçağ’dan Rönesans’a kadar uzayan süreçte bu yüzden cadılık, özellikle Hristiyan geleneğinde, sapkınlığın en büyük belirtilerinden biri olarak nitelenmiş ve 1700’lere kadar da ilk gruptaki, halkın cadılarında yer alan ebelerden, şifacılara pek çok kadın; hiçbirinin “büyü” dediği şey, herhangi bir varlığa tapmakla ilgili olmasa da şeytanla işbirliği yapmakla suçlanarak yakılmışlar.
Modern cadılar, özlerinde, bugün hâlâ aramızda yaşamakta olan halkın cadılarına daha yakınlar lakin kültürel yayılımın etkisiyle biçimsel açıdan kötücül cadılardan da bağımsız değiller.
Modern cadılar, büyüyü dine bağlı görüyorlar; semavi dinlerde olduğu gibi tek ve büyük bir yaratıcıya inanıyorlar. bu tek ve büyük yaratıcı figürle birlikte tıpkı halkın cadıları gibi büyünün, doğanın bir parçası olduğuna da inanıyorlar yani büyüsel güçlerin, tanrıçalar yahut doğaüstü varlıklardan değil, doğadan kaynaklandığını savunuyorlar.
Bununla birlikte bir şeytana inandıklarını reddetseler de cadılığın yaygın algılanışında bulunan bu kötücül çağrışımdan kurtulmak için kendilerini ve tabii, inandıkları dinin ismini değiştiriyorlar. Eski İngilizce’den gelen Wicca, kendilerini ifade etmek için seçtikleri isim.
Bazı İnançlara Göre Üç Medeniyet ve Cadılığın Kökeni
cadılığın tarihi |
Tıpkı cadılık biçimlerinde üç genel başlık olduğu gibi, cadılık ve buna bağlı oluşan tüm külliyata kaynaklık eden üç medeniyet var.
Sümer, Babil ve Mısır, mitlerden masallara, inançtan felsefeye kadar pek çok kültürel olgunun temelinde bulunan medeniyetler. Bu yüzden ünlü cadı meclislerine de baksanız, Yunan panteonuna da baksanız; ilk olarak bu üçüne yönlendiriliyorsunuz. Biz de öyle yapalım ve sırasıyla bu üç medeniyetin bugünümüze miras bıraktığı cadılığını, öne çıkan figürlerle birlikte konuşalım.
Lilitu
Milattan önce dördüncü yüzyılda Sümerler ve daha sonra Babiller’in ortak şekilde paylaştığı üzere, dünya dediğimiz yer birçok ruhla dolu. Bu ruhların çoğu da talihsiz bir şekilde, kötü tabiatlılar. Bu yüzden bireylerin hepsinin, onları bu kötü ruhlardan koruyacak kişisel varlıklara ihtiyaçları var. Böyle bir evren tasavvurunda kötücül ruhların başında, dişilliği ve vahşiliğiyle Lilitu yer alıyor.
Kanatları, el ve ayakları yerine pençeleriyle anlatılan, çoğunlukla da kendisine baykuşların ve aslanların eşlik ettiği söylenen Lilitu, geceleri kurbanını avlamak için gökyüzünde dolaşıyor. Kurbanlarını ise çoğunlukla derin uykuya dalmış erkekler oluşturuyor.
İştar
Babil’lerin ve sonrasında Akad’ların da (haşa) ana tanrıçası dedikleri (var olmayan) İştar, bereket, doğurganlık ve hayat ile bağdaştırılan bir başka cadı örneği.
Eski Mısır toplumu da Zerdüştlük öncesindeki gibi dünyayı ve evreni bir bütün olarak gören, doğaüstü ile doğayı birbirinden ayırmayan bir inanç sistemine sahip. Buradan yola çıkılarak büyü de hem doğal hayatlarının işleyişinin büyük bir parçası hem de doğaüstünde, (haşa) (olmayan bir takım) tanrılarla iletişime geçmeleri için bir vasıta oluşturuyor.
Makalemizi paylaşmayı ve duygularınızı emoji simgeleriyle ifade etmeyi unutmayın 🤗